Saturday, December 23

choose life




doğmama, yaşama başlamama hakkımız yok, bunu seçme veya seçmeme seçeneği bizlere sunulmuyor.

sadece nefes almaya başlıyoruz, bilincimizi kazanmak yani orada bulunduğumuzun farkına varmak biraz süre alıyor.

sanki bir perdenin arkasında dışarıda akıp giden zamanın içinde bu nefes alışımızı sürdürüyoruz.

güçlü bir ışık (bilgi) bu perdeyi kaldırabiliyor.

bilincimiz ve varlığımız hakkında daha çok sorgulama yapabiliyoruz.


bu bilgiler beynimize giren elektrik sinyalleridir. vardır ya da yoktur. hiç ise yok bile değildir. hiçtir ve daha ikiye bölünmemiştir diğer sıfatlar gibi.

ilk başta spermin yumurtayı döllemesi, anne ve babamızın bilinçli veya bilinçsizce yaptığı bu maddesel davranış sonrasında buraya geliyoruz.

yoktan, var oluyoruz.

küçük ölçekte insanlar özeldi dünyaları hiçten geliyordu, ölçek büyüdükçe insan küçüldü.

bu büyük sessiz evren içinde gürültülü düşünceler hayatın bu anlamsızlığından yakınmaya başladı ve ince düşüncelere hiç ulaşamadı.

çoğu ise kendine bir anlam yaratarak yoluna devam ediyor.

evet, gerçekten bütüne ve sonuna baktığımızda anlamsız ve bir hiçin bütününe bu yaşamımız.

en sonunda tekrar hiç olacağız, olacak olan da bu.

bazıları bu hiç olmayı, içgüdülerini bile yenip erkenden gerçekleştiriyorlar.

başladıkları yere dönüveriyorlar. hiçin içinde var olmuşken yok olup  hiçe tekrar giderek.

bu acelecilikle geleceğe kafamızı taktığımızda endişe her yerimizi sarar.

hemen olsun bitsin isteriz.

sadece sonunu görme arzusuyla yanıp kül olabiliriz.

bilgisayarlar bile sonunu göremiyor çoğu şeyin, pi sayısı gibi.

oysa insanlar filmin sonunda ne olacağıyla ilgileniyor hep.

hedefleri var hepsinin, kötü bir yaşama rağmen ölümün son saniyelerinin hayatlarının tümünü ölçtüğünü düşünenler de var.

acı ve çile çekmenin örnek bir yaşam sunacağına bile inanılıyor dini var bunun.

anlatmak istediğim şey şu: hiçten gelip hiçe gidiyoruz, nefes aldığımız bu kutsal anlar
ve bizi ayakta tutan vücudumuzun ev sahipliği yaptığı bu kutsal yaşam deneyimi koca bir hiç değil.

bu bir deneyim ve kaçırmamamız gereken bir fırsat. diğerlerinin atomları evrene savruluyorken biz hala nefes alabiliyoruz.

yapmamız gereken, gerçek sandığımız bu ilüzyon içinde kafamızı bedenden uzaklaştıran fazlaca düşüncelerden sıyrılıp her bir deneyimi hayatın hediyesi olarak kabul ederken hayata izin vermek.

buraya gelmeyi belki biz seçmedik lakin burada olup bu deneyimimizi yaşadığımız an'a senkronlamayı seçebiliriz.

1 comment:

  1. This comment has been removed by the author.

    ReplyDelete